Avrupalı Eskişehir

Milliyet Gazetesi Rota Ekinde yayımlanan ‘ Avrupalı Eskişehir ‘ yazımın gazete küpürleri………….. Devamını Oku

Bodrum’un Kışı da Çok Güzel

Bodrum denince akla ilk gelen; deniz, kum, güneş ve gece hayatıdır. Ne yazık ki yaz aylarında Bodrum’daki lüks -her şey dahil- tesislere konaklamaya gelen turistlerin büyük bir kısmı Bodrum’un merkezini, diğer cazibe noktalarını, müze ve tarihi yerleri görmeden tatillerini bitirip geri dönerler.1970’ li yılların sakin ve bakir Ege Kasabası günümüzde bu görüntüsünden oldukça uzaktır. Bodrum, Yaz mevsiminde yüksek bir nüfus popülâsyonuna sahip olup kış aylarında ise yaz aylarına nispeten sakin ve dingin bir hayat imkanı sunmaktadır.

Yaz aylarında sahil kenarlarından tutunda restoranlara kadar, her yerde, oturacak yer bulmak ve bir şey yemek / içmek için verilen mücadeleden, o aylardaki insan yığınından eser yoktur kış aylarında. Pek tabii ki birçok mekân kapalıdır, sokak hayvanı popülâsyonu ile insan popülâsyonu hemen hemen birbirine yakındır, sokaklar pek bir tenhadır lakin müthiş bir dinginlik ve huzur vardır Bodrum’da kış aylarında. Bodrum’un dar sokaklarında gezerken, ekâbir evlerden gelen soba kokusunu alırsınız. Bodrum’un gerçek sahiplerine kalma zamanıdır kış ayları.

BODRUM’DA KIŞ AYLARINDA NELER YAPILABİLİR?

Eğer Bodrum’a hep deniz tatili için gitmişseniz, mutlaka bir kez de kış aylarında ziyaret etmelisiniz. Uzun yürüyüşler yapabilir, açık olan restoranlarda keyifli yemekler tadabilir, Bodrum müzelerini ziyaret edebilirsiniz. Bodrum Kalesi çevresindeki kafelerde gün batımını içinizde tarifsiz duygular ile izleyebilir, Bodrumu’ un 12 ay boyunca açık hediyelik eşya mağazalarından alışveriş yapabilirsiniz.Mesela, Neyzen ‘in (Neyzen Tevfik) evi nerede bilmiyorsanız, bu gidişinizde onun yerini öğrenebilirsiniz.

BODRUM’UN MÜZELERİ VE TARİHİ MEKANLARI.

Yaz aylarında deniz, kum,güneş ve gece hayatından dolayı fırsat bulunup ziyaret edilemeyen müzeler ve tarihi mekanlar ziyaret edilebilir. Şu anda Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak hizmet vermekte olan Bodrum Kalesi, Bodrum Antik Tiyatrosu, Zeki Müren müzesi, Myndos Kapısı, Bodrum Mausoleion  ve Bodrum Yeldeğirmenleri bunların başlıcaları olup ayrıca Gümüşlük, Yalıkavak yada Akyarlar’da bir yemek yada bir kahve eşliğinde Bodrum kışının keyfini çıkarıp, bu sakin ve dingin günlerin tadına sonuna kadar varabilirsiniz.

BODRUM MARİNALARI.

Bodrum Marinaları da kışın hayatın yavaşta olsa aktığı ve içinde hem mağazalar hem de kafeler bulabileceğiniz yerler olarak göze çarpmaktadır. Bodrum Merkez, Turgutreis ve Yalıkavak Marinalarında hoşça vakit geçirebilir ve Bodrum’da kış aylarında günlerin çok daha yavaş aktığına siz de şahit olabilirsiniz.

ÖRNEK YÜRÜYÜŞ ROTASI.

Örnek vermek gerekir ise Bodrum Marina’dan başlayan ve Halikarnas Disco’ da biten bir yürüyüş sırasında; şahane resimler çekebilir, Bodrum kalesini ziyaret edebilir, Kale civarındaki yada yürüyüş güzergahı üzerindeki kafelerde vakit geçirebilir ve Halikarnas Disco’nun hemen yanı başındaki Zeki Müren Müzesini ziyaret edebilirsiniz.

BODRUM’DAN YURTDIŞINA.

Vizeniz var ise bir gününüzü, Bodrum merkez kalkışlı feribotlar ile Yunanistan’ın Kos adasına yani İstanköy’e giderek değerlendirebilirsiniz.

KIŞ AYLARINDA UCUZ UÇAK BİLETİ VE OTEL İMKÂNI.

Ayrıca kışları, yaz aylarındaki fiyatlardan çok daha ucuza uçak bileti alabilir ve hemen hemen yarı yarıya fiyatlara lüks otellerde konaklamanın ayrıcalığını yaşama imkânı bulabilirsiniz.

Bodrum sadece yaz aylarıyla değil her mevsimi ile çok güzel. Bodrum kış aylarında da sizi bekliyor. İnanın pişman olmayacaksınız.

Hem ne demiş Cevat Şakir;

“Yokuş başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin

Sanma ki geldiğin gibi gideceksin

Senden öncekiler de böyleydiler

Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler”

Ne dersiniz, hep yazın gittiğiniz Bodrum’a kış aylarında da birkaç gününüzü ayırmaya değmez mi?

Değer dediğinizi duyar gibiyim..

Haydi o zaman hemen yola….

Doğu Ekspresi İle Kars

Bu yazı 2016 yılında yapılmış olan bir yolculuğun detaylarını vermekte olup bazı bilgiler güncelliğini yitirmiş olabilirler.

İşin açıkçası kafamın bir kenarında uzun bir tren yolculuğu yapmak vardı lakin bunu hep Kurtalan Ekspresi ile yapacağımı hayal ediyordum. Soğuk bir Aralık günü, Doğu Ekspresi’ni kullanarak, tren ile Kars’a seyahat etmeye karar verdik. Vazgeçme durumunu da ortadan kaldırmak adına hızlıca Ocak ayının ilk haftası için tren, otel ve uçak rezervasyonlarımızı nihayetlendirerek duruma netlik kazandırdık. Artık hemen hemen 25 saati trende geçecek olan bu seyahati hayal etmekten başka yapacak bir şey kalmamıştı. Doğu Ekspresi ile Kars Gezisi bir anlamda başlamıştı.

Doğu Ekspresi ile Kars’a Gitmek İçin Önce İstanbul – Ankara;

Doğu Ekspresi yıllar yılı seferlerini İstanbul hareketli Haydarpaşa – Kars arasında yapmış ancak Haydarpaşa –Pendik ray hattının tadilata girmesinden sonra bu seferlere Ankara – Kars şeklinde devam etmeye başlamıştı.

Bu şartlar altında ilk olarak İstanbul-Ankara yolculuğu yapmamız gerekiyordu. Bu yolculuk için YHT (Yüksek Hızlı Tren) alternatifi de mevcut olmasına karşın zaten çok uzun bir tren yolculuğu yapacağımızdan dolayı Ankara‘ya uçak ile gitmeyi tercih ettik.

“Varamamak, en güzeli yolculukların,  Yollar güzel, gitmek şart.”

Turgut Uyar’ın bu şahane dizelerini ne zaman mırıldansam ya da ne zaman bir yerde karşıma çıksalar hayalime uzun mu uzun tren yolculukları gelir. Trenin camından dışarı bakan bir çift göz ve fonda bu şahane dizeler. İşte Doğu Ekspresi ile Kars yolculuğu Turgut Uyar’ın bu şahane dizeleri ile yapılan hüzünlü, bembeyaz bir yolculuk gibi.

Tren biletimizi TCDD ‘nin online satış yapan sayfasından aldık. Bilet satın almak, güncel fiyatlar ve tarife hakkında bilgi edinmek için buradan istifade edebilirsiniz.

Sabah erken bir sefer ile Sabiha Gökçen – Ankara uçuşumuzu yaptık. Doğu Ekspresi’nin kalkış saati 18.00 olduğundan dolayı Ankara‘da vakit geçirmemiz gerekiyordu. Planlamamızı Ankara’nın merkezinde yemek, kahve, etrafı dolaşma ve yolculuk için son ihtiyaçları satın almak şeklinde yapmıştık. Uzunca bir süre Kızılay’da bir kafede oturup, etrafı izleyip, kafein stoklarımızı doldurduktan sonra metro ile Kızılay-Ulus yapıp oradan da kısa bir yürüyüş ile Gar’a ulaştık. Bu yolu tercih etmek isterseniz Ankara metro hatları ile alakalı detaylı bilgi için burayı tıklayınız.

Ankara – Kars Doğu Ekspresi;

Trenin kalkmasına daha 2 saat kadar vardı. Garlar, terminaller gözlem yapmak için şahane yerlerdir. Nedendir bilmem lakin tren yolculukları da, tren garları da hep hüzün dolu gelmiştir bana.

Bekleme salonunda bir banka oturup salonun içinden gelip geçen hayatları izlemeye başladık. Yüzlerce insan bir yerden bir yere seyahat ediyor. Kimileri gezmek için, kimileri iş için belki de kimileri acı bir haber aldıkları için. Öğrenciler var, okudukları şehirlere yada evlerine gitmek için trenlerinin kalkacağı saati bekliyorlar, belli ki tren en ucuz ulaşım aracı olduğu için tercihlerini bu yönde kullanmışlar. Neredeyse bir saatten fazla bir süre oturup çevreyi izliyor, bir şeyler atıştırıp, dergi bakıyoruz. Zaman akıp gidiyor ve artık trenlerin varış, kalkış saatlerini gösteren panoda kalkışa 30 dakika kaldığı yazıyor. Trene geçme vakti geldi. Biraz resim çekip, yataklı vagonumuza yerleşmek daha sonra da trenin restoran kısmına geçip hem yolu izleyip hem de bir şeyler yemek-içmek için sabırsızlanıyoruz.

Vagonun girişinde biletlerimizi kontrol ediyorlar lakin kimliğimize falan bakmıyorlar. İçeri geçiyoruz ve kompartımanımıza yerleşiyoruz. Bizim gibi iki tane 1.90 adam için biraz dar olacak olsa da çok keyifli bir yolculuğun bizi beklediğine eminiz.

Tren ile Kars – Doğu Ekspresi Yataklı Vagon;

Yataklı Vagonda Neler Var?

Gece ranza gündüz ise koltuk olan oturma ve yatma grubu.

  1. Dolap
  2. Dolabın içinde mini buzdolabı.
  3. Lavabo
  4. Duvarda askı.
  5. Genel kanının aksine yataklı vagon odalarında değil vagonun ortak kullanım alanında tuvalet var. Kullanan kişilere bağlı olarak temizlik durumunda değişiklik olabilir. Ben şahsen temizlikle ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Yanınızda mutlaka ıslak mendil, kâğıt havlu, sabun bulundurmanızı tavsiye ederim. Odanızı kilitleyebiliyorsunuz lakin size ah vah ettirtecek kıymetli eşyalarınız var ise yanınızda tutmanız daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. Eğer boyunuz 1.85 üzerinde ise yatak size biraz kısa gelecektir fakat kafanız kapı tarafına gelecek şekilde yatarsanız cam çerçevesinin içindeki 2,3 cm. boşluğu da lehinize kullanabilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

Yemekli Vagonda Ne Yenir, Ne İçilir, Ortam Nasıldır?

  1. Yemekli vagonda dörder kişilik masalar var. Bizim yolculuğumuz boyunca restoranda herkes kendi halinde sohbet ederek yiyip, içiyordu. Herhangi bir rahatsız edici durum olmadı. Yemekler oldukça lezzetli olup fiyatları ise makul düzeyde idi. Sabah kahvaltısında yediğimiz menemen ise efsaneydi.
  2. Bu kadar uzun bir yolculukta geceyi uykumuz gelene kadar restoran kısmında bir çilingir sofrası kurup yiyip, içerek geçirmeyi planlamıştık. Öyle de yaptık. Sırt çantalarımızı odamıza bıraktıktan sonra restorana geçip yemeklerimizi, içkimizi sipariş edip saat 00.30 ‘a kadar vaktimizi restoranda geçirdik.

Her ne kadar dışarısı karanlık olsa da istasyonlardan ve irili, ufaklı yerleşim yerlerinden geçerken hem bir şeyler yemek, hem de bir şeyler içmek son derece keyifli oldu. En büyük merakımız ise kar yağışı ve manzarasının nerede başlayacak olduğuydu. Restoranda sigara içmek yasak ama vagon geçişlerine çıkıp içenleri gördüm.

Sabah gün doğumu ile uyanıp kar manzarasının, günün doğuşunun keyfine varmak istiyoruz. Sabah saat 06.00 gibi gözlerimi açıp dışarı baktığımda artık trenin tamamıyla beyazlar içinde gittiğini görüyorum. Manzaraya hayran olmamak mümkün değil. Yol boyunca kar olmayan yerlerden de geçiliyor ama Erzincan’dan sonra Kars’a kadar aralıksız olarak beyaz bir pamuk tarlası içinde yolunuza devam ediyorsunuz.

Kahvaltı için girdiğimiz restoranda saatlerce oturuyoruz. Anadolu’nun bize sunmakta olduğu bu muhteşem manzaralar eşliğinde yol alırken insan sanki başka bir boyuta geçiyor. Koca koca şehirler ile alakası olmayan küçük yerleşim yerleri ’’Biz nelerin derdindeyiz, buralarda ise neler oluyor?’’ dedirtiyor insana. Bacalarından helal dumanlar tüten bu evlerde kim bilir ne hayatlar yaşanıyor? Düşünsenize bir kere, bu kadar imkân eşitsizliğine karşın bu evlerden çıkıp üniversite kazanıp büyük şehirlere gelen çocukların başarısını ve ana babalarının gururunu. Okula giden çocuklar trenin yanı sıra koşuyor ve el sallıyorlar. Belki de büyük şehirler ile tek irtibatları hayatlarının içinden birkaç dakika içinde gelip geçen bu bakımsız ve eski trenler.

Belirli bir noktadan sonra kar yağışı ve manzarası sonsuz bir hal alıyor ve ufuk çizgisi diye bir şey kalmıyor. Yataklı vagon kısmına tekrar döndüğümüzde yan odalarda kalan grubun hem şahane müzikler çaldığını hem de manzarayı fotoğrafladığını görüyor ve onlarla sohbet ediyoruz. Grup; Kars‘a fotoğraf çekimi yapmak için giden bir fotoğraf kulübü.

Zamanımız,  uyuklamak, etrafı izlemek, yemek, içmek, resim çekmekle geçiyor. Ayrıca telefonla arayanların ‘’Ne tren ile Kars ‘a mı gidiyorsun? Ciddi misin sen abi?’’ sorularına cevap vermek ve ispatı için resim çekip göndermek de bizi yol boyunca ciddi bir süre oyalıyor.

Planlanan saatte Kars tren garına giriş yapıyoruz. Benim en büyük merakım -18 ‘i nasıl hissedeceğimiz? Biraz yavaş hareket ederek trenden iniyoruz ve indiğimiz an görüyoruz ki istasyonda sadece biz kalmışız. Tren için bekleyen az sayıdaki taksi ise müşterileri alıp gitmiş. Kısa bir süre içinde garın ışıkları da sönüyor. Rezervasyon yaparken konaklayacak olduğumuz otelin yetkilisi “Kars’a varmadan bizi ararsanız sizi istasyondan alırız’’demişti. Son çare olarak onları arıyoruz ve yaklaşık 10 dakika sonra arabanın içindeyiz. Mesafe kısa ama bizim için müthiş bir soğuk lakin millet kazak üstü ceket ile falan geziyor. Şoför arkadaşa meraklı sorular soruyor ve kurduğu bir cümle ile dehşete düşüyoruz ’’Bu sene Kış yapmıyor, havalar iyi gidiyor’’. Şoktayız, dışarısı -18 derece !

Kars’ta Nerede Kalınır?

Biz konaklamamızı Grand Ani Otel’de yaptık. Otel hakkında daha detaylı bilgiye otelin web adresinden ulaşabilirsiniz. Bizim açımızdan herhangi bir sıkıntılı durum olmadı. Kahvaltı da gayet iyiydi. Eğer Kars’ı yürüyerek gezmeyi planlıyorsanız otelin yeri çok merkezi.

Kars’ta Ne Yenir Ne İçilir?

Yemek konusunda ilk akla gelen tabi ki Kaz. Odamıza çantalarımızı bıraktıktan, içimize termal içliklerimizi de giydikten sonra şehri gezmeye çıkıyor ve bir restoran da Kaz yemeğe gidiyoruz.

Kaz olayında beklentimi çok yüksek tutmamdan kaynaklı olarak beklediğim tadı bulamıyorum bu tercih ettiğimiz restoran ile alakalı da olabilir ayrıca fahiş bir hesap ödeyip aman daha dikkatli olalım moduna geçiyoruz. Daha sonra Karslılar ile konuştuğumuzda “biz evde yapalım da o zaman yiyin, restoranlar turistik” cümlesini bolca duyuyoruz lakin böyle bir fırsatımız olmuyor. Aslında biraz çekingen olmasanız insanlar sizi alıp evlerinde misafir edebilmek için can atıyorlar. Misafirperverlik inanılmaz.

Kars’tan Ne Alınır?

  1. Kars Eski Kaşarı
  2. Kars Gravyeri
  3. Göle Kaşarı
  4. Kars Balı

Biz alışveriş için girdiğimiz dükkanda hem alacaklarımızı aldık, hem de tadımlarını yaptık. Demli çay ikram ettiler, içtik. Ayrıca bizimle ilgilenen Ekrem abi ile çok keyifli sohbetler ettik. Şehir hakkında konuştuk. İstanbul‘a döndükten sonra da defalarca alışveriş yaptık.

Kars’ı Nasıl Gezmeli, Nereleri Görmeli?

Şehre geldiğimiz ilk gece hayatın normal akıyor olması bizi biraz şaşırtmış ve de rahatlatmıştı açıkçası. Nedense hava soğuk olduğu için gece sokaklarda pek insan olmayacağını düşünmüştük lakin hava bize soğuktu. Sokaklarda gezenler, kafelerde oturanlar, dükkanlarında çalışanlar vardı yani hayat Karslılar için normal seyrinde akıyordu.

Biz de şehrin sokaklarını dolaşmaya başladık. Dolaştıkça Kars hakkında ne derecede yanılmış olduğumu gördüm. İşin açıkçası bu derece düzenli ve mimari açıdan güzel binalara sahip bir kent ile karşılaşacağım hiç aklımın ucundan geçmemişti. Genel olarak Rus döneminden kalma Baltık mimarisi tarzında yapılmış binalar, heykeller Kars’a bambaşka bir hava katıyor. Kars‘da hep bir şeyler dönmüş bir şey olmuş; Opera binası / Defterdarlık, Kilisler / Cami, Okul / Emniyet binası. İlk gece ve ertesi gün şehri ve çevresini baştan sona dolaştık. Gökyüzü gri hava ise hep buz gibi idi. Ağızımızdan çıkan duman donup yere düşecek gibiydi sanki.

Eğer vaktiniz var ve buralara kadar geldik detaylı gezelim derseniz aşağıdaki yerleri kesinlikle görmenizi tavsiye ederim.

  1. Fethiye Camii. ( Aalexander Nevski Kilisesi )
  2. Kars Müzesi.
  3. Ani Antik Kenti.
  4. Çıldır Gölü.
  5. Kars Kalesi.
  6. Sarıkamış.
  7. Sarıkamış Katerina Av Köşkü.

Kars Şehir Merkezinden Kars Havaalanı’na Nasıl Gidilir?

Biz dönüş yolculuğumuz için havalimanına konaklama yapmış olduğumuz otelin aracı ile gittik. Grand Ani otel -ne gelişte ne de dönüşte- verdikleri bu servislerden ücret talep etmediler.

Havaalanı ile şehir merkezi arasında belediye otobüsleri de çalışıyor. Ayrıca Kars Harakani Havalimanı ile ilgili diğer merak ettikleriniz için ise buradan daha detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.

Doğu Ekspresi ile Kars Seyahatine Çıkacaklara Öneriler…

  1. Rahatına çok düşkün olanlar tren seyahatine çıkmadan önce bir kez daha düşünsünler. Yataklı vagon bir otel değil ve WC olayı ortak.
  2. Eğer biz trenin restoranında yeriz içeriz derseniz boşuna ıvır zıvır, su, kola, bira alıp kendinize yük yapmayın. Trende fiyatlar makul.
  3. Yanınızda mutlaka ıslak mendil, kağıt havlu, sabun bulundurun.
  4. Soğuk bir yere gidiyorsunuz lakin tren yolculuğunda üşürüm düşüncesi ile çok kalın giyinmeyin çünkü tren fazlasıyla sıcak oluyor. Kendinizi soğuk havaya karşı koruyacak termal yada koruyucu giysileri Kars’a yaklaşırken giyersiniz.
  5. İlk heyecan ile Kars kaşarı, gravyer, bal gibi alışverişlerinizi çılgınca yapmayın ve boşuna bagajınızı ağırlaştırmayın. Zaten sipariş ettiğiniz zaman evinize kadar kargo ile yolluyorlar.
  6. Dönüş yolculuğunuzu uçak ile yapın lakin tren ile dönüş, gidiş kadar heyecan verici olmuyor (Bu başka bir arkadaşımın tecrübesi olup biz dönüşü uçak ile yaptık)

Burgazada Gezisi

Herkesin malumu olduğu gibi, İstanbul’a yakın sayfiye yerlerinin en popülerleri; şehrin Anadolu yakası kıyılarına paralel olarak konumlanmış durumda olan ’’ Prens Adaları ’’ isimli takımadalardır.

Kınalıada, Burgazada, Kaşıkadası, Heybeliada, Büyükada ve Sedefadası sıralaması ile dizilmiş olan Prens Adaları’nın arka taraflarında da Tavşanadası, Yassıada ve Sivriada bulunmaktadır. Prens Adaları arasında en popüler olan ve çok ziyaretçi çekenleri ise Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’dır.

Havaların artık soğumaya yüz tuttuğu bu geç sonbahar günlerinden birinde, havanın mevsim normallerinin üstünde seyrettiğini görünce, bu fırsatı kaçırmayıp yarım gün de olsa düştük Burgazada’ya gitmek için yollara.

Eminönü Adalar Vapur İskelesi’nden 14.00’da kalkan Şehir Hatları vapuru ile Eminönü, Kadıköy, Kınalıada rotasını izleyerek 1 saat kadar bir süre sonunda Burgazada’ya vardık. Vapur pek de  boş değildi ancak Burgazada’da inen 3-5 kişi oldu, sanırım yolcuların büyük kısmı Büyükada’ya gidiyordu. Varsın olsun, zaten ne kadar az insan o kadar çok huzur. Yaz günlerinde bu derece sakin ve huzurlu bir adaya adım atmayı geçin vapura binip buraya gelmek bile nerede ise vapurlardaki yoğunluk nedeni ile imkânsız. Ters mevsimlerde sakin sayfiye yerlerinde gezmek, vakit geçirmek, o dinginliği hissetmek ziyadesiyle mutlu ediyor beni; bir nebze de olsa şehrin keşmekeşinden kurtulmuş ve kafamı boşaltmış oluyorum. Vapura bindiğim Eminönü’nün bir Ortadoğu ülkesini andıran karmaşıklığı aklıma geliyor ve irkiliyorum, cennet gibi bir yerdeyim şu an, sadece 1 saat içinde o keşmekeşten bu huzura. Gerçekten de İstanbul tezatlarla dolu bir şehir, belki şehir demek de pek doğru değil, neredeyse bir ülke. Bir yanı siyah bir yanı beyaz, elbette grisi de var ama kesinlikle büyük tezatların şehri.

Neyse şimdi kısa bir süre için de olsa silelim İstanbul’un karmaşasını kafamızdan. Ada’ya indiğimizde, iskeleden çıkar çıkmaz bizi ünlü öykü ve roman yazarımız Sait Faik Abasıyanık’ın heykeli karşılıyor, adaya gelirken kafamızda büyük ustanın müzeye çevrilmiş olan evini gezmek de var. İskele civarında başıboş ama zararsız köpekler, kargalar ile mal paylaşım kavgası hiç bitmeyen kediler ve çok az sayıda insan var. İlk önce şöyle güzel bir ada turu yapmak gerek diyor ve başlıyoruz yürümeye. Ada turunu faytonla da yapmanız mümkün, iskeleden çıkınca sağ tarafta 50 m mesafede faytonlar bulunuyor. İskeleye sırtımızı verdikten sonra sağ tarafa doğru yürüyor ve ilk yokuştan yukarı doğru devam edip ada turumuza başlıyoruz. Ortalık sakin mi sakin; kediler, köpekler, kuş cıvıltıları, hoş bir sonbahar havası ve bunumuza kadar gelen iyot kokusu, daha ne isteyebilir ki insan? Burası bambaşka bir dünya.

Sessiz, dingin sokaklarda yaptığımız yürüyüş ve verdiğimiz fotoğraf molalarından sonra ünlü öykü yazarımız Sait Faik Abasıyanık’ın yaşamış olduğu ve günümüzde müzeye çevrilmiş olan evini geziyoruz; giriş ücretsiz. Müze ile ilgili detaylı bilgiye yazmış olduğum Sait Faik Abasıyanık Müzesi  isimli yazımdan   ulaşabilirsiniz.

Müzeden çıktıktan sonra, tam karşısında Aya Yani Ortodoks Kilisesi bulunuyor. Kilise adanın en görkemli yapılarından biri ve denizden adaya doğru yaklaşırken tüm görkemi ile kendini hissettiriyor. 1800’lü yılların son zamanlarında son halini aldığını öğreniyoruz. Kiliseye de şöyle bir göz attıktan sonra sadık dostlarımız kediler ve köpekler ile hoplaşa zıplaşa sahile iniyoruz.

Sahile indiğimizde Ergün Pastanesi’nde oturup bir kahve molası veriyor ve kahvelerimizin yanında başarılı bir milföy tatlısı yiyoruz, pastane de tatlılar da hamur işleri de oldukça lezzetli. Yolunuz düşerse tecrübe etmenizi tavsiye ederim. Ayrıca bir şeyler yemek ve içmek isteyenler için iskeleden çıkışta sol tarafta balık restoranları ve adanın arka kısmında – Kışın açık mı bilmiyorum ama – şahane manzaraya sahip Kalpazankaya restoran var. Bunun yanı sıra yürüme mesafesinde olan ve gayet keyifli bir manzaraya sahip Burgazada Öğretmen Evi de güzel bir alternatif olabilir.

Bu güzel günü, 4 saat süren gezimizden sonra 19.00’da bindiğimiz dönüş vapurundan Kadıköy’de inerek sonlandırdık.

Sizler de İstanbul’un yanı başında bulunan bu cennet adaları ziyaret etmek istiyorsanız bu sonbahar renkleri ile bezenmiş, dingin dönemini kaçırmamanızı öneririm. Prens Adaları hakkında daha detaylı bilgi için ise buradan faydalanabilirsiniz.

Şimdiden herkese keyifli gezmeler…

Sait Faik Abasıyanık Müzesi

Türk Edebiyatı’nın en önemli öykücülerinden biri olan Sait Faik Abasıyanık’ın Burgazada’da yaşamış olduğu ev yazarın isteği ile ölümünden sonra müzeye çevrilmiştir.

İlk olarak 1959 yılında açılmış olan müzede yazarın yaşamına tanıklık etmiş olan; eşyaları, fotoğrafları, mektupları vb. ziyaretçileriyle buluşmaktadır.

 

1964 yılından bu yana Darüşafaka Cemiyeti’nin sorumluluğunda yoluna devam eden müze ülkemizin en çok ziyaret edilen müze evlerinden biridir.

Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri ziyarete açık olan müzeyi 10.30 ile 17.30 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.

 

Atatürk Arboretumu

Beton cenneti İstanbul içinde nefes alabileceğiniz sayılı yerlerden biri de Atatürk Arboretumu. İstanbul’da böyle bir yer olduğundan haberiniz yok ise Arboretuma vardığınızda sizi içine alan dünya karşısında şaşkınlığa düşeceğinizi garanti edebilirim. Atatürk Arboretum’u için rahatlıkla İstanbul keşmekeşinin içinden huzura açılan kapı tanımlamasını kullanabiliriz. Biz de fırsatını bulmuşken, Kasım ayının bu güzel günlerinden birinde , birkaç saat olsa da huzur bulmak için kendimizi Atatürk Arboretumu’na attık.

Arboretum Ne Demek?

Arboretum ya da ağaç parkı. Çeşitli Ağaç tiplerinin yetiştirilmesine adanmış botanik bahçesi.

Atatürk Arboretum’a Toplu Taşıma İle Nasıl Gidilir?

  • 42 HM Hacıosman – Bahçeköy
  • 153 Sarıyer – Bahçeköy
  • 42 4.Levent – Bahçeköy otobüsleri ile Atatürk Arboretumu’ na ulaşılabilir.

Biz Nasıl Gittik?

Hacıosman metro durağından’’42 HM Hacıosman- Bahçeköy otobüsü ile’’ 20,25 dakikalık bir yolculuk sonrası Kemeryolu durağında indik. Işıklardan karşı kaldırıma geçip otobüs ile gelmiş olduğumuz caddeyi dik olarak kesen caddeden içeri doğru 400,500 metre kadar yürüdükten sonra sol tarafta giriş kapısı bulunan Atatürk Arboretumu’na vardık.

Atatürk Arboretum Giriş Ücretleri

Haftaiçi: Öğrenci 2 TL, Normal 5 TL.

Haftasonu: Öğrenci 5 TL, Normal 15 TL.

Hangi Günler Ve Saatlerde Ziyaret Edilebilir?

Pazartesi hariç her gün ziyaret edilebilir.

Yaz aylarında;08.30-20.00

Kış aylarında; 08.30-17.00

Notlar: Arboretum bir araştırma bahçesi olduğu için;

  • Bisiklet ile girilmez.
  • Yemek yenebilecek ve su alınabilecek bir yer yok.
  • Dışardan yiyecek, içecek getirmek ve sokmak kesinlikle yasak.
  • Evcil hayvan ile giriş yasak.
  • Hafta sonu tecrübem yok ama hafta içi huzur garanti.

 

Eskişehir, Bambaşka Bir Anadolu

Yurtdışı seyahatlerimde ortasından nehir ile ikiye ayrılan şehirler hep çok hoşuma gitmiştir, nedense koyu yeşil hatta siyah akan bu nehirler ve üzerindeki köprüler şehirlere mistik bir hava verirler; mesela Salzburg, mesela Floransa, mesela Paris.

Türkiye’de ise İç Anadolu bölgesinin gözde şehri Eskişehir’de ortasından geçen Sakarya ırmağı’ nın en uzun kolu olan Porsuk Çayı ve etrafında yapılan düzenlemeler – kafeler, restoranlar, parklar, yeşil alanlar vb.- ile Avrupa kentlerini aratmayacak güzellikte olup ayrıca Anadolu Üniversitesi’nin şehirde arttırmış olduğu genç nüfus popülasyonu ve çağdaş yerel yönetim biçimi ile son derece medeni bir yapılanma ve görüntü içindedir. Şehrin Türkiye’nin çok merkezi bir yerinde olması ve İstanbul, Ankara, Konya gibi şehirlerden Yüksek Hızlı Tren ve diğer ulaşım modelleri ile kolayca Eskişehir’e ulaşılabilmesi nedeniyle şehre olan ilgi ve alaka gün geçtikçe daha da artmıştır. Yüksek hızlı tren ile ilgili sefer, ücret, güzergah bilgilerine T.C Devlet Demiryolları resmi sayfasından ulaşabilir ve  buradan bilet satın alabilir, ön rezervasyon yaptırabilirsiniz.

Eskişehir’e yapılacak olan 1 gece 2 günlük yada 2 gece 3 günlük geziler şehri görmek isteyenler için ideal süre olup Eskişehir’i keşfetmek için yeterli olacaktır.

Eskişehir’e tren ile geldiğinizde; tren garının şehir merkezinde olmasının avantajını kullanarak gideceğiniz noktalara taksi ile yada yürüyerek kolayca ulaşabilir, otobüs ile geldiğiniz durumlarda ise otobüs terminalinin hemen dışından kalkan tramvay ile şehir merkezine kadar rahatlıkla gidebilirsiniz.

Eskişehir’de gezilecek yerleri şöyle bir sırlamak gerekir ise:

Porsuk Çayı ve çevresi ( Adalar): Porsuk çayı etrafındaki kafelerde vakit geçirilebilir ve Gondol yada Esbot ile keyifli bir Porsuk gezisi yapılabilir.

Odun Pazarı ve Odun Pazarı evleri: Eskişehir’in en eski yerleşim yeri olan Odun Pazarı ve bu bölgedeki evler şehrin en önemli kültür mirasları arasında yer alırlar.

Sazova Parkı (Bilim, sanat ve kültür parkı): Eskişehir’de mutlaka gezilmesi gereken noktalardan biridir. Sazova Parkı’nın içinde farklı bölümler bulunmaktadır. Bu bölümler; Masal Şatosu, Korsan Gemisi, Yapay Gölet, Sabancı Uzay Evi, Sualtı Dünyası olup ayrıca kafe ve restoranlar bulunmaktadır.

Balmumu Heykel Müzesi: Madam Tussauds müzelerinin bir benzeri ve resmi adı Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykel Müzesi olan mekan tarihi Odun Pazarı evlerinin birinin içinde bulunmaktadır.

Arkeoloji Müzesi: Tam adı Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi olup Türkiye’de özel sektör desteği ile hayata geçirilen ilk müze olma özelliğini taşımaktadır.Müzede Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerini kapsayan eserler sergilemektedir.

TÜLOMSAŞ Fabrikası bahçesinde sergilenen İlk Türk yapımı araba ’’Devrim’’:4.Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in talimatları ile 1961’de üretilen Türkiye’nin ilk otomobili Devrim’i TÜLOMSAŞ fabrikası bahçesinde ziyaret edebilirsiniz.

Kurşunlu Camii Ve Külliyesi: Osmanlı Veziri olan Çoban Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış olan Külliyenin içinde Kurşunlu Camii ve Lületaşı müzesi de ziyaret edilebilir. Lületaşı müzesinin hemen karşısında ise el sanatları çarşısı bulunmaktadır.

Atlıhan El Sanatları Çarşısı: Eskişehir’in en eski yerleşim yeri olan Odunpazarı’nda bulunan Atlıhan El Sanatları Çarşısı şehrin en turistik yerlerinden biri olup 2006 yılında Odun Pazarı evleri yaşatma projesi kapsamında orjinaline sadık kalınarak yenilenmiştir.

Çağdaş Cam Sanatları Müzesi: Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesi’nin hemen yanında bulunan çağdaş Cam Sanatları müzesi de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Türkiye’nin ilk cam müzesi olan mekânda 58 yerli,10 yabancı sanatçının eserleri sergilenmektedir.

Eskişehir Kurtuluş Müzesi: Odunpazarı’nda bulunan Mestanoğlu Halil Konağı restore edilip Eskişehir Kurtuluş Müzesi olarak hizmet vermeye başlamıştır. Bu müze Türk bağımsızlık mücadelesine ilk el veren şehir olan ’’Eskişehir’in’’ kurtuluş müzesidir.

Eskişehir’de yeme içme:

Abdülsellam Balaban Kebap: Eskişehir’in meşhur Balaban kebabını tadabileceğiniz en iyi mekânlardan biri.

Pino Hamburger: Eskişehir’ in yerel hamburger ve pizza markası. Mutlaka denenmeli.

Doyuran Kahvaltı Salonu: Günün her saatinde lezzetli kahvaltı yapabileceğiniz bir mekan.

Yusufeli Çoruh Döner: Lezzetli döner yemek için doğru adres. Odun ateşinde yapılan Artvin usulü yatık döner. Lezzeti şahane. Döner için başka alternatif aramaya gerek yok. Mutlaka denenmeli.

Papağan Çiğ Börek Salonu: Çok popüler olduğu için her daim kalabalık bir mekan. Oldukça turistik.

Kırım Çibörekçisi: Çiğbörek değil Çibörek. Tek kelime ile şahane. Sade mekan. Lezzetli çibörek.

Karakedi Bozacısı: İstanbul’da içilen bozadan kıvam ve tat olarak çok farklı. Denememek olmaz!

Eskişehir’de ulaşım:

Şehrin birçok yerine tramvay ( Estram) ile ulaşabilirsiniz ayrıca belediye otobüsleri de yaygın bir ağ ile hizmet vermektedir. Estram ve belediye otobüsleri hakkında -Güzergâh, hat, saat- detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Şehir çok büyük olmadığından taksi de uygun bir alternatif olarak -3 yada 4 kişilik gruplar için- kullanılabilir.

Eğer yukarıda yazılanlar sizi Eskişehir hakkında bir nebze de olsa meraklandırıyor ise çok fazla gecikmeden bu seyahati yapmanızı öneriyorum. Şimdiden keyifli yolculuklar.

Bozcaada, Sonsuz Mavi

Çanakkale iline bağlı olan Bozcaada aynı zamanda Türkiye’nin üçüncü büyük adası olma özelliğine de sahiptir. Bozcaada; bakir koyları, eski evleri, üzüm bağları, masmavi denizi ve şahane plajları ile cennetten bir parça gibidir. Sit alanı olması nedeni ile Bozcaada’nın geçmişten gelen dokusu bozulmamıştır. Devamını Oku

İzmir, Her Mevsim Çok Güzel

Fotoğraflar, İdil Ergül tarafından çekilmiştir.

İzmir, ılıman bir iklimle sahip olduğundan dolayı her mevsim ziyaret edilebilir. Ege’nin incisi olan İzmir,-kendine has sosyal hayatı, yemekleri, mekânları, güzel havası, sıcakkanlı Ege insanları ile-gerçekten çok özel bir şehir. Kurtuluş Savaşı sırasında işgal kuvvetleri ile verilen sağlam mücadele ve düşmanın son olarak İzmir’den denize dökülerek ülkemizin tamamı ile işgalden kurtarılmış olması da şehre ayrı bir önem yüklemektedir.

Türkiye’nin ve Avrupa’nın birçok yerinden tarifeli uçuşlar ile şehre ulaşım imkanı olması, büyük bir liman kenti özelliği, yaygın demiryolu ve karayolu bağlantıları İzmir’e ulaşım kolaylığı sağlamaktadır. Değişik bir rota alternatifi vermek gerekir ise biz İzmir’e son yolculuğumuzu İstanbul’dan Ankara’ya YHT( Yüksek Hızlı Tren); Ankara’dan İzmir’e ise yataklı tren ile yaptık ve oldukça da keyif aldık.

İzmir, kesinlikle özel ve kendine has bir şehir. Şahane bir kordon boyu var, bu kordonda denize karşı oturmak, yürüyüş yapmak, bisiklete binmek, kordon civarında bulunan mekânlarda vakit geçirmek ya da çimlere yayılıp -sadece gökyüzünü izleyerek- yatmak; işte bunların tümü insanı beyinsel ve fiziksel olarak tazeleyecek aktiviteler.

İzmir denince yeme, içme de ön plana çıkıyor. Şimdi bu yazıda tek tek İzmir yemeklerinden söz etmemiz çok zor, ona ayrı bir yazıyı tamamıyla ayırmak gerekir. Eğer İzmir’e gitmişseniz mutlaka Boyoz tatmalı, kumru yemeli, İzmir ve Ege zeytinyağlılarını tecrübe etmeli, Karşıyaka vapurunda gevrek ve çay ile martıları izlemeli, belki de sahilde etrafı kirletmeden çiğdem çitlemeli, zerde tatlısını bir kez de İzmir’de yemelisiniz.İşte bütün bu bahsettiklerimiz, İzmir’i biraz daha anlamanıza ve sevmenize yardımcı olacaktır.

Konak ya da Alsancak’ tan bineceğiniz şehir hatları vapuru ile Karşıyaka’ya geçmeli ve bir vapur sefası yapmalısınız. İzmir sanki hayatın biraz daha rahat aktığı bir şehir. Türkiye’nin Avrupai yüzlerinden biri, belki de Kordon boyu ile herkesin benzettiği gibi Türkiye’deki Selanik ama bence biraz da İtalya’nın Bari’si, yok yok! Bence onlar bizim İzmir’imizin benzerleri.

İzmir seyahatiniz sırasında, ‘İzmir saat Kulesi, tarihi Kemeraltı çarşısı, Konak meydanı / Konak iskelesi, Kızlarağası hanı, İzmir Arkeoloji müzesi, Agora harabeleri, Dario Moreno sokağı, tarihi asansör, İzmir fuarı’ ziyaret etmeden dönmemeniz gereken cazibe noktalarından olup ayrıca Karşıyaka’da bulunan Atamızın annesi Zübeyde Hanımın kabrini de mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.

Seyahatiniz boyunca sadece İzmir merkeze bağımlı kalmak zorunda değilsiniz. Şehrin çevresi de cazibe noktaları ile dolu, örnek vermek gerekirse: Şirince, Ayvalık/ Cunda, Çeşme, Alaçatı, Urla, Kuşadası, Efes Antik Kenti, Selçuk, Foça, Seferihisar, Sığacık bunlardan ilk aklıma gelenler.

İzmir, kolay ulaşılabilen konumu ve ulaşım alternatiflerinin çokluğu ile yerli / yabancı tüm turist grupları için iyi bir alternatif durumunda olup hem şehir merkezi hem de yakın çevresi ile tam bir cazibe merkezidir.

Hafta sonu ya da daha uzun süreli seyahat programlarınıza İzmir ve çevresini eklemenizi tavsiye ediyorum. Eğer hala İzmir’i görmemiş veyahut görmüş de bir kez daha görmek istiyorsanız size daha fazla beklemenizi öneririm. Ege’nin incisi İzmir sizi bekliyor.

Sığacık: Şahane Bir Cittaslow Deneyimi

Kapkaranlık bir kışı geçirip yaza yaklaşmış olmanın verdiği coşku ile düştük İzmir yollarına. Hedef emekliliğimi geçirme hayallerini kurduğum Sığacık ama içimde de bir korku; ya herkes emekliliğini burada geçirmek isterse, ne olur bizim halimiz? Büyük şehrin ve iş hayatının yıprattığı tüm çaresiz insanlar gibi benim de hayallerim var sahil kasabaları üzerine, gözüm var oralarda ve o mavi denizlerde lakin kısmet olacak mı? Bakın bundan pek emin değilim. Bu nedenledir ki sahil kasabalarını gez dolaş ’’ah! Vah!’’ de, ’’tam yaşanacak yer’’ de, insanın ’’ömrü burada uzar’’ de ama sonunda İstanbul’a ve fabrika ayarlarına geri dön. Kâbus gibi değil mi? Şimdi kısa bir süre için bu kâbusu unutup İzmir Seferihisar’ın sakin mi sakin, güzel mi güzel, huzurlu mu huzurlu balıkçı köyüne Sığacık’a gidelim ve ne varmış ne yokmuş bir göz gezdirelim.

SIĞACIK NEREDE?

Sığacık, İzmir ‘in Seferihisar ilçesinin bir mahallesi, sakin mi sakin bir balıkçı köyü.

SIĞACIK’A NASIL GİDİLİR?

İzmir Adnan Menderes havalimanından araba ile yaklaşık 40-50 dakika kadar sürüyor. Eğer toplu taşıma ile gitmeyi düşünürseniz; Üçkuyular Garajından kalkan minibüsler ya da Fahrettin Altay’dan kalkan 730 numaralı otobüs ile Seferihisar’a ulaşabilirsiniz. Seferihisar’dan Sığacık’a gitmek için ise dolmuş kullanmanız gerekiyor ve mesafe yaklaşık 5 Km kadar.

SIĞACIK HAKKINDA KISA BİLGİLER.

  • Sığacık eski Ion medeniyetinin 12 şehrinden biri; Bu koyu gemiciler zorlu havalarda fırtınaya kapıldıkları zamanlarda sığınılacak bir liman olarak kullanmışlar. Sığacık ismi de bu durumdan kaynaklı.

  • Pazar günleri Sığacık kalesi içinde ve Sığacık sokaklarında organik pazar kuruluyor; Sığacık kalesinin kapısının içinden girmeniz ile başlayan organik pazar Sığacık’ın dar ve buram buram Ege kokan evlerinin bulunduğu sokaklara yayılarak devam ediyor. Organik Pazar sadece meyve, sebze satılan bir yer değil Baklavalar, börekler, dolmalar, kurabiyeler tezgâhları süslüyor ve bu tezgahlar arasında gezinirken insanın beynine sürekli ye ye hepsini ye komutu gidiyor. Mutlaka satın alıp yemenize gerek yok, sürekli bir ikram durumu da söz konusu. Yöresel hediyeliklerin satıldığı tezgâhlar da kesimlikle çok cezbedici. Özetle tam bir panayır yeri gibi Sığacık Organik Pazarı.

  • Sığacık, Türkiye’de ilk sakin şehir (Cittaslow) olma özelliğini taşıyan Seferihisar’ın bir mahallesi; 1999 yılında İtalya’da doğan hareket, büyük şehirlerin karmaşık ve tekdüze hayatına karşın küçük şehirlerdeki hayat kalitesini arttırmayı ve değerlerini korumayı amaçlıyor. Bu nedenle koymuş oldukları kriterlerin bir kısmını gerçekleştiren şehirler CittaSlow hareketine dâhil ediliyorlar. Citta İtalyanca şehir, slow ingilizce yavaş kelimelerinin birleşmesi ile oluşan bu Cittaslow hareketi hakkında aşağıdaki linkten daha detaylı bilgi alabilirsiniz www.cittaslowturkiye.org .
  • Sığacık popülarite olarak bağlı bulunduğu ilçe Seferihisar’ın önüne geçmiş durumda; Plajları, otelleri, otantik evleri, organik pazarı, restoranları ile tam bir cazibe merkezi
  • Deniz yolu ulaşımına uygun, merkezde marina var; 2010 yılından beri hizmet vermekte olan Teos Marina Sığacık merkezinde bulunmaktadır.
  • Mavi bayraklı Akkum Plajı ile deniz tatilleri için oldukça cezbedici; Mavi bayraklı büyük Akkum plajı Sığacık’tan araç ile 5 dakika mesafede.

  • Balık Pazarı ve mezat ilginizi çekebilir; Şehrin hemen içinde bulunuyor.
  • Yeme içme için doğru yerdesiniz; Taze deniz mahsullerini, Ege’ye özgü yiyecek vd içecekleri deneyimleyebilmeniz adına çok doğru bir yer.

RESTORAN ÖNERİLERİM.

  • Zeytin Dalı Kahvaltı Ve Ev Yemekleri; Muhteşem menemen, keyifli mekân.
  • La’Dude Art Cafe& Galeri; Adam başı 30 TL’ye tıka basa serpme kahvaltı.
  • Yasemin’in Balık Evi; Teknede ucuz yollu ve lezzetli balık.

NEREDE KONAKLAMALI?

Konaklama yapmadığım için net bir bilgi vermem imkânsız lakin aldığım tavsiyeler şu şekilde;