Yazılar

HAVAIST Durakları, Hatları ve Bilet Fiyatları?

Yeni havalimanı yani  tam adı ile İstanbul Havalimanı 6 Nisan 2019 tarihi itibari ile hizmete girecek. Peki, İstanbul şehir merkezinden İstanbul Havalimanı’na toplu taşıma ile nasıl gidebilirsiniz? Bu yazımızda hem IETT hem de HAVIST otobüsleri ile İstanbul Havalimanı‘na nasıl ulaşabileceğiniz konusunda yardımcı olmaya gayret ettik. Otobüs numaraları, süreleri, ücretleri, uğradıkları duraklar vb. bilgilere aşağıdaki yazımızdan ulaşabilirsiniz.

Ayrıca İstanbul Havalimanı ile alakalı olarak aşağıdaki yazılarımıza da göz atmanızı tavsiye ederiz. Devamını Oku

İstanbul Havalimanı Hakkında Kısa Kısa

İSTANBUL HAVALİMANI NEREDE KONUMLU?

İstanbul Havalimanı’nın yeri; Çatalca, Göktürk Arnavutköy kavşağında ve Terkos Gölü’ne yakın bir alanda, Tayakadın ve Akpınar Köyleri arasında olup şehrin Karadeniz kıyısına yakın kısmındadır. İstanbul Havalimanı 76,5 km2 bir alana yayılıyor. Devamını Oku

Çengelköy’de Kahvaltı

İstanbul’da mevsim kıştan bahara dönerken, hafta sonu kahvaltısı için Boğaziçi’nin bence en keyifli semti Çengelköy’dür.

Boğazın bu tarihi semti, kıyıda hala boğazı süsleyen birkaç yalı, kıyının arkasında ara sokaklarda kalmış küçük köşkler  ve güler yüzlü esnafları ile özlenen İstanbul hayatından küçük bir kesittir sanki.

Çengelköy’ün tarihini anlatmaktansa hafta sonu keyfini anlatmayı tercih ediyorum. Tarih kısmını tarihçilere bırakmak gerek diye mi yoksa Çengelköy’ün lezzetlerini sevdiğimden mi bilemedim.

Devamını Oku

Kadıköy ve Çarşısı

Kadıköy Çarşısı bizlere bin bir çeşit çeşit lezzetler sunar, tarihi çok eskilere ve birçok kültüre dayanan İstanbul’un en önemli yaşam merkezlerindendir, hatta biz Kadıköylü olanlar için Anadolu yakasının merkezidir. Kadıköy Çarşısı’nda; balık pazarı, şarküteriler, lokantalar, meyhaneler, antikacılar, sahaflar ve her köşe başında bulunan Türk kahvesi dükkânları sizi bin bir çeşit lezzetten oluşan bir maceraya çağırıyor. Devamını Oku

Tarihe Tanıklık Etmek: Sultanahmet Ve Çevresi

Türk Hava YollarıDISCOVER Dergisi için hazırlamış olduğum  ‘Tarihe Tanıklık Etmek: Sultanahmet Meydanı Ve Çevresi’ başlıklı yazımın kısa kesitleri ve görselleri. Devamını Oku

Lipa: İstanbul’da Bir Boşnak Meyhanesi

İstanbul’da Bir Boşnak Meyhanesi Lipa – Pendik Sapanbağları

Uzun yıllar önce Hekim bir dostumuzun tavsiyesi ile keşfettiğimiz, Pendik Sapan Bağları  Mahallesi’nde, Yenipazar Caddesinde ( Novi Pazar ) bulunan keyif aldığımız rahat ettiğimiz Boşnak Meyhanesi LİPA. Devamını Oku

Marmaray’da Yeni Dönem: Halkalı-Gebze Hattı

Banliyö hattı İstanbul’un merkez semtlerini daha ziyade deniz kenarında bulunan yazlık ve daha sakin semtlerine bağlardı. Anadolu yakasında Bostancı’ya kadar denize uzak bir rota izleyen trenler, Küçükyalı itibari ile denize, adalara paralel bir hat izlerdi ve bu hat genel olarak plajlar ile doluydu. Yıllar geçtikçe durum değişti, bu banliyö hattı üzerindeki sayfiye semtleri kalabalıklaşmaya ve eski dinginliklerini kaybetmeye başladılar. Günümüzde anılarımızdaki o dingin hallerinden eser yok.

İşte bu banliyö hattı uzun zamandır, hem Avrupa hem de Anadolu yakasında hizmet dışıydı. Hızlı tren ile entegrasyonu için hattın yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. Sanırım 2 yıldan uzun bir süre geçti ve geçtiğimiz günlerde bu hatların Marmaray ve YHT ile entegrasyonu sağlandı ve hatlar tekrar hizmete girdi. Devamını Oku

Old Port Hotel

2018 yılında Sirkeci’de hizmete girmiş olan Old Port Hotel; hem merkezi konumu, hem de tarihi mekânlara olan yakınlığı ile dikkat çekiyor.

Otele; Eminönü limanı 150 Metre, Marmaray ve Sirkeci Garı 50 Metre, Sirkeci Tramvay Durağı ise 30 metre mesafede bulunmaktadır.

Otel; Sultanahmet Meydanı’na yürüyerek 15 dakika mesafededir.

Modern konsepti ve güleryüzlü, yardımsever personeli ile şehrin göbeğinde hem iş hem de tatil için uygun bir konumda misafirlerine hizmet vermektedir.

Otel hakkında daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirisiniz.

Burgazada Gezisi

Herkesin malumu olduğu gibi, İstanbul’a yakın sayfiye yerlerinin en popülerleri; şehrin Anadolu yakası kıyılarına paralel olarak konumlanmış durumda olan ’’ Prens Adaları ’’ isimli takımadalardır.

Kınalıada, Burgazada, Kaşıkadası, Heybeliada, Büyükada ve Sedefadası sıralaması ile dizilmiş olan Prens Adaları’nın arka taraflarında da Tavşanadası, Yassıada ve Sivriada bulunmaktadır. Prens Adaları arasında en popüler olan ve çok ziyaretçi çekenleri ise Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’dır.

Havaların artık soğumaya yüz tuttuğu bu geç sonbahar günlerinden birinde, havanın mevsim normallerinin üstünde seyrettiğini görünce, bu fırsatı kaçırmayıp yarım gün de olsa düştük Burgazada’ya gitmek için yollara.

Eminönü Adalar Vapur İskelesi’nden 14.00’da kalkan Şehir Hatları vapuru ile Eminönü, Kadıköy, Kınalıada rotasını izleyerek 1 saat kadar bir süre sonunda Burgazada’ya vardık. Vapur pek de  boş değildi ancak Burgazada’da inen 3-5 kişi oldu, sanırım yolcuların büyük kısmı Büyükada’ya gidiyordu. Varsın olsun, zaten ne kadar az insan o kadar çok huzur. Yaz günlerinde bu derece sakin ve huzurlu bir adaya adım atmayı geçin vapura binip buraya gelmek bile nerede ise vapurlardaki yoğunluk nedeni ile imkânsız. Ters mevsimlerde sakin sayfiye yerlerinde gezmek, vakit geçirmek, o dinginliği hissetmek ziyadesiyle mutlu ediyor beni; bir nebze de olsa şehrin keşmekeşinden kurtulmuş ve kafamı boşaltmış oluyorum. Vapura bindiğim Eminönü’nün bir Ortadoğu ülkesini andıran karmaşıklığı aklıma geliyor ve irkiliyorum, cennet gibi bir yerdeyim şu an, sadece 1 saat içinde o keşmekeşten bu huzura. Gerçekten de İstanbul tezatlarla dolu bir şehir, belki şehir demek de pek doğru değil, neredeyse bir ülke. Bir yanı siyah bir yanı beyaz, elbette grisi de var ama kesinlikle büyük tezatların şehri.

Neyse şimdi kısa bir süre için de olsa silelim İstanbul’un karmaşasını kafamızdan. Ada’ya indiğimizde, iskeleden çıkar çıkmaz bizi ünlü öykü ve roman yazarımız Sait Faik Abasıyanık’ın heykeli karşılıyor, adaya gelirken kafamızda büyük ustanın müzeye çevrilmiş olan evini gezmek de var. İskele civarında başıboş ama zararsız köpekler, kargalar ile mal paylaşım kavgası hiç bitmeyen kediler ve çok az sayıda insan var. İlk önce şöyle güzel bir ada turu yapmak gerek diyor ve başlıyoruz yürümeye. Ada turunu faytonla da yapmanız mümkün, iskeleden çıkınca sağ tarafta 50 m mesafede faytonlar bulunuyor. İskeleye sırtımızı verdikten sonra sağ tarafa doğru yürüyor ve ilk yokuştan yukarı doğru devam edip ada turumuza başlıyoruz. Ortalık sakin mi sakin; kediler, köpekler, kuş cıvıltıları, hoş bir sonbahar havası ve bunumuza kadar gelen iyot kokusu, daha ne isteyebilir ki insan? Burası bambaşka bir dünya.

Sessiz, dingin sokaklarda yaptığımız yürüyüş ve verdiğimiz fotoğraf molalarından sonra ünlü öykü yazarımız Sait Faik Abasıyanık’ın yaşamış olduğu ve günümüzde müzeye çevrilmiş olan evini geziyoruz; giriş ücretsiz. Müze ile ilgili detaylı bilgiye yazmış olduğum Sait Faik Abasıyanık Müzesi  isimli yazımdan   ulaşabilirsiniz.

Müzeden çıktıktan sonra, tam karşısında Aya Yani Ortodoks Kilisesi bulunuyor. Kilise adanın en görkemli yapılarından biri ve denizden adaya doğru yaklaşırken tüm görkemi ile kendini hissettiriyor. 1800’lü yılların son zamanlarında son halini aldığını öğreniyoruz. Kiliseye de şöyle bir göz attıktan sonra sadık dostlarımız kediler ve köpekler ile hoplaşa zıplaşa sahile iniyoruz.

Sahile indiğimizde Ergün Pastanesi’nde oturup bir kahve molası veriyor ve kahvelerimizin yanında başarılı bir milföy tatlısı yiyoruz, pastane de tatlılar da hamur işleri de oldukça lezzetli. Yolunuz düşerse tecrübe etmenizi tavsiye ederim. Ayrıca bir şeyler yemek ve içmek isteyenler için iskeleden çıkışta sol tarafta balık restoranları ve adanın arka kısmında – Kışın açık mı bilmiyorum ama – şahane manzaraya sahip Kalpazankaya restoran var. Bunun yanı sıra yürüme mesafesinde olan ve gayet keyifli bir manzaraya sahip Burgazada Öğretmen Evi de güzel bir alternatif olabilir.

Bu güzel günü, 4 saat süren gezimizden sonra 19.00’da bindiğimiz dönüş vapurundan Kadıköy’de inerek sonlandırdık.

Sizler de İstanbul’un yanı başında bulunan bu cennet adaları ziyaret etmek istiyorsanız bu sonbahar renkleri ile bezenmiş, dingin dönemini kaçırmamanızı öneririm. Prens Adaları hakkında daha detaylı bilgi için ise buradan faydalanabilirsiniz.

Şimdiden herkese keyifli gezmeler…

Atatürk Arboretumu

Beton cenneti İstanbul içinde nefes alabileceğiniz sayılı yerlerden biri de Atatürk Arboretumu. İstanbul’da böyle bir yer olduğundan haberiniz yok ise Arboretuma vardığınızda sizi içine alan dünya karşısında şaşkınlığa düşeceğinizi garanti edebilirim. Atatürk Arboretum’u için rahatlıkla İstanbul keşmekeşinin içinden huzura açılan kapı tanımlamasını kullanabiliriz. Biz de fırsatını bulmuşken, Kasım ayının bu güzel günlerinden birinde , birkaç saat olsa da huzur bulmak için kendimizi Atatürk Arboretumu’na attık.

Arboretum Ne Demek?

Arboretum ya da ağaç parkı. Çeşitli Ağaç tiplerinin yetiştirilmesine adanmış botanik bahçesi.

Atatürk Arboretum’a Toplu Taşıma İle Nasıl Gidilir?

  • 42 HM Hacıosman – Bahçeköy
  • 153 Sarıyer – Bahçeköy
  • 42 4.Levent – Bahçeköy otobüsleri ile Atatürk Arboretumu’ na ulaşılabilir.

Biz Nasıl Gittik?

Hacıosman metro durağından’’42 HM Hacıosman- Bahçeköy otobüsü ile’’ 20,25 dakikalık bir yolculuk sonrası Kemeryolu durağında indik. Işıklardan karşı kaldırıma geçip otobüs ile gelmiş olduğumuz caddeyi dik olarak kesen caddeden içeri doğru 400,500 metre kadar yürüdükten sonra sol tarafta giriş kapısı bulunan Atatürk Arboretumu’na vardık.

Atatürk Arboretum Giriş Ücretleri

Haftaiçi: Öğrenci 2 TL, Normal 5 TL.

Haftasonu: Öğrenci 5 TL, Normal 15 TL.

Hangi Günler Ve Saatlerde Ziyaret Edilebilir?

Pazartesi hariç her gün ziyaret edilebilir.

Yaz aylarında;08.30-20.00

Kış aylarında; 08.30-17.00

Notlar: Arboretum bir araştırma bahçesi olduğu için;

  • Bisiklet ile girilmez.
  • Yemek yenebilecek ve su alınabilecek bir yer yok.
  • Dışardan yiyecek, içecek getirmek ve sokmak kesinlikle yasak.
  • Evcil hayvan ile giriş yasak.
  • Hafta sonu tecrübem yok ama hafta içi huzur garanti.